Amerika birleşik devletlerindeki ulusal kekemelik merkezi, kekemeliğin, ses telleri üzerinde odaklaşan gerilimden kaynaklandığına ilişkin görüşünü, yaptıkları klinik gözlemler ve araştırma bulguları doğrultusunda oluşturmuştur. Temel gerilim kaynakları ortaya çıktığında, ses tellerini kilitleme yatkınlığına sahip ohan kekeme kişilerde hava akışı kapanarak, ses telleri titreşimi engellenmektedir.
Böylelikle oluşan bloğu açma çabasının sonucu ise ses ve sözcük tekrarları ile kendini gösteren kekemeliktir. Ses telleri üzerindeki gerilim artıp konuşma için gerekli ses telleri titreşimi engellendiğinde, sinir iletileri beyni uyarıp daha önce öğrenilen tepkinin verilmesini sağlar. Bloğu açma çabası kekeleme tekrar tekrar yaşandıkça pekişerek öğrenilmiş olur. Bu kurama göre kekemelik, ses tellerinden gelen sinir iletilerine karşı öğrenilmiş tepkiler bütünüdür. Yapılan çalışmalar sonucunda, kekeleme beklentisinin ve ses tellerindeki gerginliğin nefes kontrolünün kaybına yol açarak kekemeliğe neden olabileceği görülmüştür. Kekemelerin yalnızken akıcı konuşabilmeleri de, bu gerginlik kaynaklarının olmayışı ile açıklanmaktadır. Bu iki gerilim kaynağı akıcılığı bozarken; konuşma hızı, çevresel koşullar ve fizyolojik etkenlerin yarattığı gerginliğin bir çok kekemenin konuşmasında akıcılığı bozmadığı görülmüştür. Böylelikle, kekeleme beklentisi ve nefes kontrolü kaybı olmadığında, kişinin ses tellerindeki gerilimin belli bir eşiğin altında kaldığı ve bu eşik açılmadıkça akıcılığın sağlanabildiği görülmüştür. Bu eşik aşıldığında ise kişinin ya kekelediği ya da kaçınma davranışları içine girdikleri belirtilmiştir (Schwartz, 1976; Schwartz, 1990). Schvvartz ve arkadaşları, konuşma öncesinde ses telleri üzerinde oluşan gerilimin beş kaynağı olabileceğini belirtmişlerdir.